2025/04/06

Billy Bell'e Buradan Bakın!

Billy Bell'in hikâyesi, bir eren yahut herhangi bir peygamberin anlatılarından daha çok birlik ve özgünlük barındırır. Bu ya kurgulamanın verdiği dehânın sonucu birleştirilmeye muhtaç bırakılacak yada hikâyemiz kaderin çeşitli noktalarda bizlere sunduğu cilvelerin getirdiği nezaketle gerilimden yoksun hiçlikten bezenmiş atmosfer yaratacaktır. Bu nokta seçim noktasıdır; inanın veya inanmayın, kimsenin umrunda olmadığınız gibi yapacağınız çalışmalar, atacağınız adımlar, düşündüğünüz yada hayal ettiğin düşünceler dahil toplum dolayısıyla toplumsal faktörler içerisinde değerini yitirecektir. Hiç olmadığı kadar kaderin cilvesi kendisini gösterecek ve nazlı bir dişil ruh misâli hayatı eril ruha karşın dar edecektir, başını yakalayacak ve voodoo bebeği gibi kıskaçlanacaktır o adam. Kurgulamanın ve inanç noktasında kurduğumuz imajinasyonların hiçbi' farkı yoktur.

Etnik kökenin veya dîni inancın ne olursa olsun, bu kurgu ahlâki ve rûhâni bütünsel norm ve yasaları dikkate ve odak noktasının içerisine almayacaktır, dikkatinize. O zaman nasıl bir hikâye yazılabilir ki Billy Bell'le alâkalı. Bu tam bir saçmalık olurdu, o konuda hemfikiriz zannediyorum.

Billy sadece yaşamın hiç noktalarında kendisine atılan iftiraları ve karalamaları silmeye çalışıyordu. Veyahut amacı n'olabilirdi ki? Bütün insan topluluğu bu çeşit kara düşünce ve kötü mizah anlayışına sahipti. Bunun konuyla arasındaki bağlantı, insanların da bir savunma gerçekleştirirken sürüngen dünyaları çerçevesinde düşünüyor olmaları. İnsan yaşamayı sevmez, orada hazzı bulmaya çalışırken yaşadığı geçici hevesi sevmeye başlar. Amacı artık hedonist bir biçime bürünmüş, zihniyetinden aşağı kirlilik akan nefsi yani egoist yanıdır.

Göz çehrelerinden kendisini gösteren bu lânet, insanın sadece bilinmeyen bir değerden dolayı kendisine yüklediği anlam ve sözde karşılığın tasviridir bir noktada. Kahrolan bu varlık, düşüncelerini ve idealarını, doğru bir ışının başlangıç ve bitiş noktalarından devam ki idâme ettirmeye çalışır. Bu ne demektir? Pekala, düşünceler ardılını yani ardından getirdiği zincir durumları oluşturur hiç şüphesiz. Bu, duygulanımların bizde ki ilk basamağıdır.

I. KISIM & I.I. BÖLÜM - İnsanın Özdeki Benliği & Bencilliği

İnsan için "insan" demek aslında bir farklılık ve değişimden başka bir şey değildir, bu bağlamda insanın bir başka insana karşın epey empati kurması, yardımda bulunması ve kendi artı değerlerinden ihsan eylemesi kendisi için zor olacaktır. Billy Bell için ise "insan" denen madde varlık, bir yansıma ve yanılsamadan başka bir şey değildir çünkü insanın zaten kendi içerisinde karmaşık komplikasyon bir mekaniğinin bulunması hem onu psikolojik anlamda farklı, hemde karakter anlamında benzersiz yapacaktır. Bu normal bir olaydır, insanı anlamak her daim zordur; açıklamaları doğru yönlü olsa dahi reddeder, kendisini alçaltmaz, ikincil plana koymaz ve hep görünür biçemde göz önünde bulunmak ister.

Belly bu konuda şunu der ki; insanı sadece kendi alanı içerisinde uyguladığı davranış paternleriyle değerlendirmenin yanlışlığa yol açacağını, madde ve madde-üstü şeklinde iki ayrı dünyası (idea) olduğunu da ayrıyeten ekler. Peki bilgilerimiz içinde kendi gerçeğimiz bizleri nasıl bir gerçeklik yaratımına iter ve insanın kendisine olan ve dışarı yansıtmış bulunduğu kimliği bizlere ne gösterir? Soruyu özetlemek gerekirse insan hem toplumsal ve hem bireysel anlamda nasıl şekilde kendisini yansıtır?

I. KISIM & I.II. BÖLÜM - İnsanın Özdeki Benliği & Bencilliği

Dedikki insan bir sürü çeşitsel anlamda kimlik dizinine sahiptir ama bunu nasıl yansıttığı hep bir paradoks, kurmaca ve hipnotik yadsımalar yaratmıştır. Kimlik yapısı aslında ego ve kendini kanıtlama çabasının bir karşılığıdır kişisel hayatımız içerisinde.

Bir anne - baba bireyinin çocuğuyuzdur, okulun yada sistemin müridi, vatandaşı çalışanı yada öğrencisiyizdir. Peki neden? Bunun çeşitli cevapları olmasına karşılık hayat fonksiyonlar içerisinde ihtimaller, olasılıklar içerisinde hâdiseler çağırır yada oluşumuna katkı sağlar. Konumuzdan sapmayalım ve cevap vermeye çalışalım. Kader diyerek niteleme yaptığımız olaylara, hayat diyerekte eşitlik sağladığımız fiziksel yaşantımıza birde rol ve karakter yapılarını entegre ederek bir çeşit zorluklar silsilesi çağırıyoruz berâberinde.

Ego ve bilinç için "tekrarlı davranışlar" bir dizi alışılageldik takıntılar dosyasına kaydedilir, kendini yani karakterini de buradan öğrenmek için bir şans bulursun. Yalan dolana tutulmuş insanın bu hayat ve içerisindeki kadere tukakalar yapıp, nidâlarla kişisel isyan çıkartmaları, çabalarının sonuçsuz kaldığını, yerinde saydıklarını ve o ego karadeliği içerisinde güçlerini yitirip kendi karakterlerini yeterli düzeyde sahte özgüvenle doyuramadıkları için hep inanç safsataları içerisinde kaldıklarını, toplumsal roller, üstlenmeler denilen dinamik insan ilişkilerini ortaya çıkardıklarını söyleyebiliriz.

Billy Bell'in durumu da tam olarak budur esasında. Takıntılar ve alışkanlıklar, toplumsal yapı içerisindeki kimliğimiz (yada kimliklerimiz) ve sırtımıza iyi yada kötü binen sorumluluklar yükü hayatımızın, kaderimizin, yaşamımızın, bu kapital sistemin bir izdüşümüdür yeryüzüne gölgesi düşen. Gölge yan bu noktadır, aydınlık olansa nerededir peki? Bu devinimli sistem içinde eziklik duygumuzu bastırmamız n'için bizlere bahşedilmiştir? Bu sorular işte Bay Bell'in sorularıdır. O toplumda oluşan alt-tabakalaşmanın Robin Hood'udur resmen ama zenginden araklayarak fakir kesime getirmez malı - mülkü. Robin Hood'umsu bir takım bu insan müsveddeleri kurnazdırlar, insanları avuçlarının içine melun melun alırlar ve vahşi bir kurt misâli cesetlerini Allah'ın veya Tanrı'nın dahi görmeyeceği çorak araziye atarlar. Uzaklaşırlar, gölge kısımlarına hizmet ederler, düşüncesizdirler fakat sezgilerinin karanlık köşelerine hizmetkârlık sunarlar. Apaydın bir giriş yerine ayın göğe yükselişini sinsice beklerler, güneşin tahttan inişini ve indirilişini izlerler. Şükran (arınma) vakti, tilkiler ve kurtlar için işte şimdi başlar!

Yaratım bir kap içerisinde şekillenmiştir. İyilik ve kötülük gibi zıt kavramlar yaşamda kendisine yer edinmiş, fiziksel bir yasa haline getirmiştir dualite yaşamını. Denildiği gibi Bell'in kabuslarına giren bu safsatalar, hurafeler ve bâtıl düşünceler uykularını haram eder, onları bölüp cennetin yaşanması sürecine ket vurur. İşte hayatta budur derler. Yarım olan hayatı sarmalamış, bütüne giden yolu tuzaklarla döşemiştir, cevap nedir? Ayak uydurmak mı? Yani kabul aşamasından geçmek mi? O sözde tarikatların, kuruluşların ve locaların aczedilmiş insan ruhunu inisiye törenlerinden geçirerek saf ruhlarını günahlarla dolu derya âlemine sokmaya benziyor. Aynısı Aziz Vaftizci Yahya ile Meryem Oğlu İsâ'nın da başına gelmişti. İnsanoğlu günahlarından bir kere daha arınmış, başını bu kara kara gözleriyle kötülüğe karşı meshetmiştir. 

Deneme Yazılar - 1

İnsanın Alt Benliğiyle Arasındaki Kaos: Her zaman için iyiliği aramak, tüm zamanlardaki kötülükleri algılarımız için yok kılar. İyilikler...